An-Nabaa

Change Language
Change Surah
Change Recitation

Turkish: Suleyman Ates

Play All
# Translation Ayah
1 Birbirlerine hangi şeyden soruyorlar? عَمَّ يَتَسَاءلُونَ
2 O büyük haberden mi? عَنِ النَّبَإِ الْعَظِيمِ
3 Ki onlar onda ayrılığa düşmektedirler. الَّذِي هُمْ فِيهِ مُخْتَلِفُونَ
4 Hayır (dedikleri gibi değil), yakında bilecekler. كَلَّا سَيَعْلَمُونَ
5 Sonra hayır (dedikleri gibi değil), yakında bilecekler. ثُمَّ كَلَّا سَيَعْلَمُونَ
6 Yapmadık mı biz, Arzı bir beşik, أَلَمْ نَجْعَلِ الْأَرْضَ مِهَادًا
7 Dağları birer kazık? وَالْجِبَالَ أَوْتَادًا
8 Ve sizi çift çift yarattık. وَخَلَقْنَاكُمْ أَزْوَاجًا
9 Uykunuzu dinlenme yaptık. وَجَعَلْنَا نَوْمَكُمْ سُبَاتًا
10 Geceyi (sizi sarıp örten) bir giysi yaptık. وَجَعَلْنَا اللَّيْلَ لِبَاسًا
11 Gündüzü de geçim zamanı yaptık. وَجَعَلْنَا النَّهَارَ مَعَاشًا
12 Üstünüzde yedi sağlam (gök) bina ettik. وَبَنَيْنَا فَوْقَكُمْ سَبْعًا شِدَادًا
13 Ve (orada) parıl parıl parlayan bir lamba yarattık. وَجَعَلْنَا سِرَاجًا وَهَّاجًا
14 Sıkışan(bulut)lardan şarıl şarıl su indirdik, وَأَنزَلْنَا مِنَ الْمُعْصِرَاتِ مَاء ثَجَّاجًا
15 Ki onunla çıkaralım: Dane(ler), bitki(ler), لِنُخْرِجَ بِهِ حَبًّا وَنَبَاتًا
16 Ve (ağaçları) birbirine sarmaş dolaş bahçeler. وَجَنَّاتٍ أَلْفَافًا
17 Muhakkak ki (haklının, haksızın ayırdedileceği) hüküm günü, belirlenmiş bir vakittir. إِنَّ يَوْمَ الْفَصْلِ كَانَ مِيقَاتًا
18 O gün Sur'a üflenir, bölük bölük gelirsiniz. يَوْمَ يُنفَخُ فِي الصُّورِ فَتَأْتُونَ أَفْوَاجًا
19 Gök açılmış, kapı kapı olmuştur. وَفُتِحَتِ السَّمَاء فَكَانَتْ أَبْوَابًا
20 Dağlar yürütülmüş, bir serab olmuştur. وَسُيِّرَتِ الْجِبَالُ فَكَانَتْ سَرَابًا
21 Cehennem de gözetleme yeri olmuş(suçluları gözetleyip durmakta)dır. إِنَّ جَهَنَّمَ كَانَتْ مِرْصَادًا
22 Azgınların varacağı yerdir. لِلْطَّاغِينَ مَآبًا
23 Orada çağlar boyu kalacalardır. لَابِثِينَ فِيهَا أَحْقَابًا
24 Orada ne bir serinlik, ne de içilecek bir şey tadarlar, لَّا يَذُوقُونَ فِيهَا بَرْدًا وَلَا شَرَابًا
25 Yalnız kaynar su ve irin (içerler); إِلَّا حَمِيمًا وَغَسَّاقًا
26 Yaptıklarına uygun bir ceza olarak. جَزَاء وِفَاقًا
27 Çünkü onlar bir hesap (görüleceğini) ummuyorlardı. إِنَّهُمْ كَانُوا لَا يَرْجُونَ حِسَابًا
28 Ayetlerimizi de tamamen yalanlamışlardı. وَكَذَّبُوا بِآيَاتِنَا كِذَّابًا
29 Biz de her şeyi sayıp yazmıştık. وَكُلَّ شَيْءٍ أَحْصَيْنَاهُ كِتَابًا
30 Şimdi tadın (yaptıklarınızın tadını), artık size azabdan başka bir şey artırmayacağız! So taste (of that which ye have earned). No increase do We give you save of torment. فَذُوقُوا فَلَن نَّزِيدَكُمْ إِلَّا عَذَابًا
31 Korunanlar için de başarı ödülü vardır. إِنَّ لِلْمُتَّقِينَ مَفَازًا
32 Bahçeler, bağlar, حَدَائِقَ وَأَعْنَابًا
33 Göğüsleri tomurcuklanmış yaşıt kızlar. وَكَوَاعِبَ أَتْرَابًا
34 Ve dolu kadeh(ler). وَكَأْسًا دِهَاقًا
35 Orada ne boş söz ne de yalan işitirler; لَّا يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًا وَلَا كِذَّابًا
36 Rabbinden bir karşılık, yeterli bir bağış olarak. جَزَاء مِّن رَّبِّكَ عَطَاء حِسَابًا
37 Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbi, çok merhametli (Rab). O'nun (izni olmadan) huzurunda konuşamazlar. رَبِّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا الرحْمَنِ لَا يَمْلِكُونَ مِنْهُ خِطَابًا
38 O gün Ruh ve melekler, sıra sıra dururlar. Ancak Rahman'ın izin verdiği konuşabilir, o da doğruyu söyler. يَوْمَ يَقُومُ الرُّوحُ وَالْمَلَائِكَةُ صَفًّا لَّا يَتَكَلَّمُونَ إِلَّا مَنْ أَذِنَ لَهُ الرحْمَنُ وَقَالَ صَوَابًا
39 İşte bu, hak günüdür. Artık dileyen, Rabbine varan bir yol tutar. ذَلِكَ الْيَوْمُ الْحَقُّ فَمَن شَاء اتَّخَذَ إِلَى رَبِّهِ مَآبًا
40 Biz sizi yakın bir azab ile uyardık. O gün kişi, ellerinin (yapıp) öne sürdüğü işlere bakar ve kafir: "Keşke ben, toprak olsaydım!" der. إِنَّا أَنذَرْنَاكُمْ عَذَابًا قَرِيبًا يَوْمَ يَنظُرُ الْمَرْءُ مَا قَدَّمَتْ يَدَاهُ وَيَقُولُ الْكَافِرُ يَا لَيْتَنِي كُنتُ تُرَابًا
;