An-Nazi'at

Change Language
Change Surah
Change Recitation

Turkish: Suat Yildirim

Play All
# Translation Ayah
1 Var gücüyle koşanlar, وَالنَّازِعَاتِ غَرْقًا
2 Neş'e ve şevkle yürüyenler, وَالنَّاشِطَاتِ نَشْطًا
3 Yüzüp yüzüp gidenler, وَالسَّابِحَاتِ سَبْحًا
4 Yarışıp geçenler فَالسَّابِقَاتِ سَبْقًا
5 İşleri düzenleyip yönetenler, hakkı için ki: (kıyamet gerçektir, hepiniz ölümden sonra diriltileceksiniz!) فَالْمُدَبِّرَاتِ أَمْرًا
6 Günü gelince, sura ilk üfleme, yeri şiddetli bir depremle yıkacak! يَوْمَ تَرْجُفُ الرَّاجِفَةُ
7 Onu izleyen ikinci üfleme herkesi mezarından kaldıracak! تَتْبَعُهَا الرَّادِفَةُ
8 O gün kalpler güp güp atacak قُلُوبٌ يَوْمَئِذٍ وَاجِفَةٌ
9 Gözler yere eğilecek أَبْصَارُهَا خَاشِعَةٌ
10 İnkârcılar alay ederek şöyle derler: “Çürümüş kemik haline geldikten sonra mı biz eski durumumuza getirilecekmişiz! O takdirde bu, bizim için ziyanlı bir dönüş olur!” يَقُولُونَ أَئِنَّا لَمَرْدُودُونَ فِي الْحَافِرَةِ
11 İnkârcılar alay ederek şöyle derler: “Çürümüş kemik haline geldikten sonra mı biz eski durumumuza getirilecekmişiz! O takdirde bu, bizim için ziyanlı bir dönüş olur!” أَئِذَا كُنَّا عِظَامًا نَّخِرَةً
12 İnkârcılar alay ederek şöyle derler: “Çürümüş kemik haline geldikten sonra mı biz eski durumumuza getirilecekmişiz! O takdirde bu, bizim için ziyanlı bir dönüş olur!” قَالُوا تِلْكَ إِذًا كَرَّةٌ خَاسِرَةٌ
13 Fakat olay (zor değil,) bir tek emirden ibarettir. Bir anda mahşerde toplanıverirler! [17,52; 54,50; 16,77] فَإِنَّمَا هِيَ زَجْرَةٌ وَاحِدَةٌ
14 Fakat olay (zor değil,) bir tek emirden ibarettir. Bir anda mahşerde toplanıverirler! [17,52; 54,50; 16,77] فَإِذَا هُم بِالسَّاهِرَةِ
15 Mûsa'nın hadisesinden haberin olmuştu değil mi? هَلْ أتَاكَ حَدِيثُ مُوسَى
16 Hani Rabbi ona kutlu Tuvâ vâdisinde şöyle seslenmişti: إِذْ نَادَاهُ رَبُّهُ بِالْوَادِ الْمُقَدَّسِ طُوًى
17 “Firavuna git, zira o iyice azdı!Ona de ki: kendini arındırmaya gönlün var mı? اذْهَبْ إِلَى فِرْعَوْنَ إِنَّهُ طَغَى
18 “Firavuna git, zira o iyice azdı!Ona de ki: kendini arındırmaya gönlün var mı? فَقُلْ هَل لَّكَ إِلَى أَن تَزَكَّى
19 “İster misin Seni Rabbine kavuşturan yola vurayım.Böylece Sen de O'na saygı duyasın?” [7,104-105; 26,16-17; 26,23-28] وَأَهْدِيَكَ إِلَى رَبِّكَ فَتَخْشَى
20 Ona en büyük mûcizeyi gösterdi. فَأَرَاهُ الْآيَةَ الْكُبْرَى
21 Fakat o buna “yalan” dedi ve isyan etti. فَكَذَّبَ وَعَصَى
22 Sonra sırtını dönüp Mûsâ'ya karşı bir çalışma içine girdi. ثُمَّ أَدْبَرَ يَسْعَى
23 Adamlarını topladı ve onlara: “Sizin en yüce rabbiniz benim!” dedi. [26,29; 7,127] فَحَشَرَ فَنَادَى
24 Adamlarını topladı ve onlara: “Sizin en yüce rabbiniz benim!” dedi. [26,29; 7,127] فَقَالَ أَنَا رَبُّكُمُ الْأَعْلَى
25 Allah da onu dünyada da, âhirette de şiddetle cezalandırdı. فَأَخَذَهُ اللَّهُ نَكَالَ الْآخِرَةِ وَالْأُولَى
26 Bu da Rabbini sayacak kimselere bir ibret oldu. إِنَّ فِي ذَلِكَ لَعِبْرَةً لِّمَن يَخْشَى
27 Siz ey haşri inkâr edenler: Düşünün, sizi yeniden yaratmak mı zor, yoksa gök âlemini mi?İşte bakın: Allah onu nasıl da sağlam bina etti! [40,57; 36,81] أَأَنتُمْ أَشَدُّ خَلْقًا أَمِ السَّمَاء بَنَاهَا
28 Allah onu direksiz yükseltti ve kusursuz işleyen bir sisteme bağladı. رَفَعَ سَمْكَهَا فَسَوَّاهَا
29 Gecesini karanlık, gündüzünü parlak şekilde açığa çıkardı. وَأَغْطَشَ لَيْلَهَا وَأَخْرَجَ ضُحَاهَا
30 Sonra da yeri döşeyip yerleşmeye hazırladı. وَالْأَرْضَ بَعْدَ ذَلِكَ دَحَاهَا
31 Oradan sularını, otlaklarını çıkardı. أَخْرَجَ مِنْهَا مَاءهَا وَمَرْعَاهَا
32 Dağlarını oturttu. وَالْجِبَالَ أَرْسَاهَا
33 Bütün bunları sizin ve hayvanlarınızın hayat için yaptı. مَتَاعًا لَّكُمْ وَلِأَنْعَامِكُمْ
34 Fakat her şeyi bastıran o felaket geldiği zaman, فَإِذَا جَاءتِ الطَّامَّةُ الْكُبْرَى
35 İnsan neyin peşinde koştuğunu anlar ama, artık iş işten geçer. يَوْمَ يَتَذَكَّرُ الْإِنسَانُ مَا سَعَى
36 Cehennem her görene, apaçık görünür. وَبُرِّزَتِ الْجَحِيمُ لِمَن يَرَى
37 Artık kim azdıysa, فَأَمَّا مَن طَغَى
38 Âhireti unutup dünya zevkini tercih ettiyse, وَآثَرَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا
39 Onun varacağı yer, olsa olsa cehennemdir! فَإِنَّ الْجَحِيمَ هِيَ الْمَأْوَى
40 Ama kim Rabbinin divanında durmaktan korkarsa,ve nefsini heva ve hevese uymaktan dizginlerse, وَأَمَّا مَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّهِ وَنَهَى النَّفْسَ عَنِ الْهَوَى
41 Onun varacağı yer de olsa olsa cennettir! فَإِنَّ الْجَنَّةَ هِيَ الْمَأْوَى
42 Sana kıyamet saatini sorarlar: “Demir atması ne zaman?” diye. يَسْأَلُونَكَ عَنِ السَّاعَةِ أَيَّانَ مُرْسَاهَا
43 Sen nerede, onun vaktini bildirmek nerede? [7,187] فِيمَ أَنتَ مِن ذِكْرَاهَا
44 Onun sonu Rabbine varır, kesin bilgisi O'na aittir. إِلَى رَبِّكَ مُنتَهَاهَا
45 Sana düşen sadece: ondan korkanı uyarmaktır. إِنَّمَا أَنتَ مُنذِرُ مَن يَخْشَاهَا
46 Onu gördükleri gün öyle gelir ki onlara:Yalnız bir akşam veya bir sabah faslı durdular dünyada. كَأَنَّهُمْ يَوْمَ يَرَوْنَهَا لَمْ يَلْبَثُوا إِلَّا عَشِيَّةً أَوْ ضُحَاهَا
;