An-Nazi'at

Change Language
Change Surah
Change Recitation

Turkish: Edip Yüksel

Play All
# Translation Ayah
1 Andolsun söküp çıkaranlara, وَالنَّازِعَاتِ غَرْقًا
2 Rahatça çekenlere, وَالنَّاشِطَاتِ نَشْطًا
3 Yüzüp akanlara, وَالسَّابِحَاتِ سَبْحًا
4 Yarışıp birbirlerini geçenlere, فَالسَّابِقَاتِ سَبْقًا
5 Ve böylece emirleri uygulayanlara... فَالْمُدَبِّرَاتِ أَمْرًا
6 O gün o sarsıntı sarsar. يَوْمَ تَرْجُفُ الرَّاجِفَةُ
7 Ardından bir diğeri izler. تَتْبَعُهَا الرَّادِفَةُ
8 O gün yürekler titrer. قُلُوبٌ يَوْمَئِذٍ وَاجِفَةٌ
9 Gözleri ise alçalır. أَبْصَارُهَا خَاشِعَةٌ
10 Derler ki, "Daha önceki halimize mi döndürüldük?" يَقُولُونَ أَئِنَّا لَمَرْدُودُونَ فِي الْحَافِرَةِ
11 "Biz çürümüş kemikler olduktan sonra ha!?" أَئِذَا كُنَّا عِظَامًا نَّخِرَةً
12 "Öyleyse bu zararına bir dönüştür," derler. قَالُوا تِلْكَ إِذًا كَرَّةٌ خَاسِرَةٌ
13 O bir tek dürtüşten ibarettir. فَإِنَّمَا هِيَ زَجْرَةٌ وَاحِدَةٌ
14 Onlar uyanıvermişlerdir. فَإِذَا هُم بِالسَّاهِرَةِ
15 Sana Musa'nın tarihi ulaştı mı? هَلْ أتَاكَ حَدِيثُ مُوسَى
16 Rabbi, kutsal Tuva vadisinde ona seslenmişti: إِذْ نَادَاهُ رَبُّهُ بِالْوَادِ الْمُقَدَّسِ طُوًى
17 "Firavun'a git; o azdı." اذْهَبْ إِلَى فِرْعَوْنَ إِنَّهُ طَغَى
18 "Ona de ki: Arınmayacak mısın?" فَقُلْ هَل لَّكَ إِلَى أَن تَزَكَّى
19 "Seni Rabbine ileteyim de saygılı olasın." وَأَهْدِيَكَ إِلَى رَبِّكَ فَتَخْشَى
20 Ona büyük mucizeyi gösterdi. فَأَرَاهُ الْآيَةَ الْكُبْرَى
21 Fakat o yalanladı ve karşı geldi. فَكَذَّبَ وَعَصَى
22 Sonra, sırtını döndü, (aleyhte) çaba gösterdi. ثُمَّ أَدْبَرَ يَسْعَى
23 Toplayıp, ilan etti. فَحَشَرَ فَنَادَى
24 "Ben sizin en yüce rabbinizim," dedi. فَقَالَ أَنَا رَبُّكُمُ الْأَعْلَى
25 Sonunda, ALLAH onu ahiret ve dünya cezasına çarptı. فَأَخَذَهُ اللَّهُ نَكَالَ الْآخِرَةِ وَالْأُولَى
26 Kuşkusuz, saygı duyanlar için bunda bir ibret vardır. إِنَّ فِي ذَلِكَ لَعِبْرَةً لِّمَن يَخْشَى
27 Siz mi, yoksa gök mü yaratılış açısından daha zorludur? Onu O yaptı. أَأَنتُمْ أَشَدُّ خَلْقًا أَمِ السَّمَاء بَنَاهَا
28 Onu alabildiğine yükseltti ve düzenledi. رَفَعَ سَمْكَهَا فَسَوَّاهَا
29 Gecesini kararttı, sabahını ise ortaya çıkardı. وَأَغْطَشَ لَيْلَهَا وَأَخْرَجَ ضُحَاهَا
30 Ve yeri de yumurta biçimine soktu وَالْأَرْضَ بَعْدَ ذَلِكَ دَحَاهَا
31 Ondan suyunu ve otlağını çıkardı. أَخْرَجَ مِنْهَا مَاءهَا وَمَرْعَاهَا
32 Dağları da çaktı. وَالْجِبَالَ أَرْسَاهَا
33 Tüm bunlar sizin ve hayvanlarınızın geçimi için. مَتَاعًا لَّكُمْ وَلِأَنْعَامِكُمْ
34 Büyük baskın geldiği zaman, فَإِذَا جَاءتِ الطَّامَّةُ الْكُبْرَى
35 O gün insan, neyin uğrunda çaba harcadığını anlar. يَوْمَ يَتَذَكَّرُ الْإِنسَانُ مَا سَعَى
36 Cehennem göz önüne çıkarılacaktır. وَبُرِّزَتِ الْجَحِيمُ لِمَن يَرَى
37 Azgınlara, فَأَمَّا مَن طَغَى
38 Ve dünya hayatını yeğleyenlere gelince. وَآثَرَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا
39 Gidilecek yer cehennem olacaktır. فَإِنَّ الْجَحِيمَ هِيَ الْمَأْوَى
40 Rabbinin makamına karşı saygı duyan ve kendini kötü arzulardan alıkoyanlara gelince وَأَمَّا مَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّهِ وَنَهَى النَّفْسَ عَنِ الْهَوَى
41 Gidilecek yer cennet olacaktır. فَإِنَّ الْجَنَّةَ هِيَ الْمَأْوَى
42 Sana Saat (dünyanın sonu) ne zaman gerçekleşecektir diye soruyorlar. يَسْأَلُونَكَ عَنِ السَّاعَةِ أَيَّانَ مُرْسَاهَا
43 Onu bildirmek, (ey Muhammed) senin görevin değildir. فِيمَ أَنتَ مِن ذِكْرَاهَا
44 Onun kararı Rabbine aittir. إِلَى رَبِّكَ مُنتَهَاهَا
45 Senin görevin, sadece ondan korkanları uyarmaktır. إِنَّمَا أَنتَ مُنذِرُ مَن يَخْشَاهَا
46 Onu gördükleri gün, sanki (dünyada) bir akşam veya kuşluk vakti kadar kalmışlardır كَأَنَّهُمْ يَوْمَ يَرَوْنَهَا لَمْ يَلْبَثُوا إِلَّا عَشِيَّةً أَوْ ضُحَاهَا
;