Al-Mursalat

Change Language
Change Surah
Change Recitation

Turkish: Edip Yüksel

Play All
# Translation Ayah
1 Andolsun ard arda gönderilenlere, وَالْمُرْسَلَاتِ عُرْفًا
2 Esip savuranlara, فَالْعَاصِفَاتِ عَصْفًا
3 Yaydıkça yayanlara, وَالنَّاشِرَاتِ نَشْرًا
4 Ayırdıkça ayıranlara, فَالْفَارِقَاتِ فَرْقًا
5 Mesajı verenlere, فَالْمُلْقِيَاتِ ذِكْرًا
6 Bir müjde veya uyarı olarak... عُذْرًا أَوْ نُذْرًا
7 Size söz verilenler kesinlikle gerçekleşecektir. إِنَّمَا تُوعَدُونَ لَوَاقِعٌ
8 Yıldızlar söndürüldüğü, فَإِذَا النُّجُومُ طُمِسَتْ
9 Göğün yarıldığı, وَإِذَا السَّمَاء فُرِجَتْ
10 Dağların ufalanıp savrulduğu, وَإِذَا الْجِبَالُ نُسِفَتْ
11 Ve elçilere randevu verildiği zaman, وَإِذَا الرُّسُلُ أُقِّتَتْ
12 Belirlenen gün için... لِأَيِّ يَوْمٍ أُجِّلَتْ
13 Yani Karar Günü için! لِيَوْمِ الْفَصْلِ
14 O nasıl bir yargılama günüdür bilir misin! وَمَا أَدْرَاكَ مَا يَوْمُ الْفَصْلِ
15 Yalanlayanların vay haline o gün! وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ
16 Öncekileri helak etmedik mi? أَلَمْ نُهْلِكِ الْأَوَّلِينَ
17 Sonra, diğerlerini de onlara katmadık mı? ثُمَّ نُتْبِعُهُمُ الْآخِرِينَ
18 Suçlulara işte böyle davranırız. كَذَلِكَ نَفْعَلُ بِالْمُجْرِمِينَ
19 Yalanlayanların vay haline o gün! وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ
20 Sizi değersiz bir sudan yaratmadık mı? أَلَمْ نَخْلُقكُّم مِّن مَّاء مَّهِينٍ
21 Ve sonra onu iyi korunan bir yere yerleştirmedik mi? فَجَعَلْنَاهُ فِي قَرَارٍ مَّكِينٍ
22 Bilinen bir süreye kadar. إِلَى قَدَرٍ مَّعْلُومٍ
23 Biz ölçtük, biçtik. Biz en iyi biçim verenleriz. فَقَدَرْنَا فَنِعْمَ الْقَادِرُونَ
24 Yalanlayanların vay haline o gün! وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ
25 Yeryüzünü bir toplanma yeri yapmadık mı? أَلَمْ نَجْعَلِ الْأَرْضَ كِفَاتًا
26 Yaşayanlar için, ölüler için... أَحْيَاء وَأَمْوَاتًا
27 Üzerine yüksek dağlar yerleştirip size tatlı su içirmedik mi? وَجَعَلْنَا فِيهَا رَوَاسِيَ شَامِخَاتٍ وَأَسْقَيْنَاكُم مَّاء فُرَاتًا
28 Yalanlayanların vay haline o gün! وَيْلٌ يوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ
29 Haydi yalanlamakta olduğunuz şeye doğru yürüyün. انطَلِقُوا إِلَى مَا كُنتُم بِهِ تُكَذِّبُونَ
30 Yürüyün, (cehennem alevinin) üç kollu gölgesine doğru... انطَلِقُوا إِلَى ظِلٍّ ذِي ثَلَاثِ شُعَبٍ
31 O ne gölgelendirir ne de alevden korur. لَا ظَلِيلٍ وَلَا يُغْنِي مِنَ اللَّهَبِ
32 Kıvılcımlar saçar, saraylar gibi... إِنَّهَا تَرْمِي بِشَرَرٍ كَالْقَصْرِ
33 (Rengi de) Sarı deve gibi. كَأَنَّهُ جِمَالَتٌ صُفْرٌ
34 Yalanlayanların vay haline o gün! وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ
35 Bu, onların konuşamıyacağı bir gündür. هَذَا يَوْمُ لَا يَنطِقُونَ
36 Ve özür dilemeleri için onlara izin de verilmez. وَلَا يُؤْذَنُ لَهُمْ فَيَعْتَذِرُونَ
37 Yalanlayanların vay haline o gün! وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ
38 Bu, Karar Günüdür. Sizi ve öncekileri toplamışızdır. هَذَا يَوْمُ الْفَصْلِ جَمَعْنَاكُمْ وَالْأَوَّلِينَ
39 Bir planınız varsa bana karşı onu uygulayın! فَإِن كَانَ لَكُمْ كَيْدٌ فَكِيدُونِ
40 Yalanlayanların vay haline o gün! وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ
41 Erdemliler gölgeliklerde ve pınarlar arasında... إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي ظِلَالٍ وَعُيُونٍ
42 Ve canlarının çektiği meyvalar... وَفَوَاكِهَ مِمَّا يَشْتَهُونَ
43 Yaptıklarınıza karşılık afiyetle yiyip için. كُلُوا وَاشْرَبُوا هَنِيئًا بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
44 İyi davrananları işte böyle ödüllendiririz. إِنَّا كَذَلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنينَ
45 Yalanlayanların vay haline o gün! وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ
46 Yiyiniz ve geçici olarak eğleniniz; siz suçlularsınız. كُلُوا وَتَمَتَّعُوا قَلِيلًا إِنَّكُم مُّجْرِمُونَ
47 Yalanlayanların vay haline o gün! وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ
48 Onlara eğilin dendiğinde eğilmezler. وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ ارْكَعُوا لَا يَرْكَعُونَ
49 Yalanlayanların vay haline o gün! وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ
50 Artık bundan sonra hangi hadise (söze) inanırlar? فَبِأَيِّ حَدِيثٍ بَعْدَهُ يُؤْمِنُونَ
;