Al-Waqi'a

Change Language
Change Surah
Change Recitation

Turkish: Edip Yüksel

Play All
# Translation Ayah
1 Kaçınılmaz olay gerçekleştiği zaman, إِذَا وَقَعَتِ الْوَاقِعَةُ
2 Onun gerçekleşmesini artık yalanlayan çıkmaz. لَيْسَ لِوَقْعَتِهَا كَاذِبَةٌ
3 O alçaltıcıdır, yücelticidir. خَافِضَةٌ رَّافِعَةٌ
4 Yerin sallanıp sarsılacağı, إِذَا رُجَّتِ الْأَرْضُ رَجًّا
5 Ve dağların paramparça edileceği zaman, وَبُسَّتِ الْجِبَالُ بَسًّا
6 Artık o toz duman haline gelmiştir. فَكَانَتْ هَبَاء مُّنبَثًّا
7 Sizler de üç bölüme ayrılırsınız. وَكُنتُمْ أَزْوَاجًا ثَلَاثَةً
8 Mutlular ne kadar da mutludurlar! فَأَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِ مَا أَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِ
9 Mutsuzlar ne kadar da mutsuzdurlar! وَأَصْحَابُ الْمَشْأَمَةِ مَا أَصْحَابُ الْمَشْأَمَةِ
10 Bir de ileri geçen öncü elitler vardır. وَالسَّابِقُونَ السَّابِقُونَ
11 Onlar (Tanrı'ya) yaklaştırılanlardır. أُوْلَئِكَ الْمُقَرَّبُونَ
12 Nimet cennetlerinde (bahçelerinde)... فِي جَنَّاتِ النَّعِيمِ
13 Onların büyük bir kısmı önceki nesillerden, ثُلَّةٌ مِّنَ الْأَوَّلِينَ
14 Küçük bir kısmı da sonraki nesillerdendir. وَقَلِيلٌ مِّنَ الْآخِرِينَ
15 Lüks mobilyalar üzerinde, عَلَى سُرُرٍ مَّوْضُونَةٍ
16 Karşılıklı yaslanmışlardır. مُتَّكِئِينَ عَلَيْهَا مُتَقَابِلِينَ
17 Onlara ölümsüz gençler servis yaparlar. يَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَانٌ مُّخَلَّدُونَ
18 Kaynaktan doldurulmuş bardaklar, sürahiler ve kadehlerle. بِأَكْوَابٍ وَأَبَارِيقَ وَكَأْسٍ مِّن مَّعِينٍ
19 Ne ara verirler ne de yorulurlar. لَا يُصَدَّعُونَ عَنْهَا وَلَا يُنزِفُونَ
20 Ve beğendikleri meyveler... وَفَاكِهَةٍ مِّمَّا يَتَخَيَّرُونَ
21 Canlarının çektiği kuş etleri... وَلَحْمِ طَيْرٍ مِّمَّا يَشْتَهُونَ
22 Güzel eşler... وَحُورٌ عِينٌ
23 Korunmuş inciler gibi... كَأَمْثَالِ اللُّؤْلُؤِ الْمَكْنُونِ
24 Yapmış olduklarına bir karşılık olarak verilir. جَزَاء بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
25 Orada ne bir saçmalık, ne de günaha sokan bir söz işitmezler. لَا يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًا وَلَا تَأْثِيمًا
26 Sadece, "Selam, selam," derler. إِلَّا قِيلًا سَلَامًا سَلَامًا
27 Sağ tarafta olanlar sağ tarafta olacaklar! وَأَصْحَابُ الْيَمِينِ مَا أَصْحَابُ الْيَمِينِ
28 Dikensiz meyve ağaçları, فِي سِدْرٍ مَّخْضُودٍ
29 Salkımları sarkmış muz ağaçları, وَطَلْحٍ مَّنضُودٍ
30 Uzamış gölgeler, وَظِلٍّ مَّمْدُودٍ
31 Fışkıran sular, وَمَاء مَّسْكُوبٍ
32 Ve bol meyveler içindedirler. وَفَاكِهَةٍ كَثِيرَةٍ
33 Bunlar ne tükenirler, ne de yasak edilirler! لَّا مَقْطُوعَةٍ وَلَا مَمْنُوعَةٍ
34 Ve onlar yükseltilmiş mobilyalar üzerindedirler. وَفُرُشٍ مَّرْفُوعَةٍ
35 Biz kadınları yeniden biçimlendirdik. إِنَّا أَنشَأْنَاهُنَّ إِنشَاء
36 Onları, gençleştirdik. فَجَعَلْنَاهُنَّ أَبْكَارًا
37 Mükemmel biçimde eşlenmişlerdir. عُرُبًا أَتْرَابًا
38 Sağ tarafta olanlar içindir. لِّأَصْحَابِ الْيَمِينِ
39 Onların bir çoğu önceki nesillerdendir. ثُلَّةٌ مِّنَ الْأَوَّلِينَ
40 Onların bir çoğu da sonraki nesillerdendir. وَثُلَّةٌ مِّنَ الْآخِرِينَ
41 Sol tarafta bulunanlar, sol tarafta olacaklardır. وَأَصْحَابُ الشِّمَالِ مَا أَصْحَابُ الشِّمَالِ
42 İşleyen ve kaynayan bir azap içindedirler. فِي سَمُومٍ وَحَمِيمٍ
43 Sıcak gölgeler altındadırlar. وَظِلٍّ مِّن يَحْمُومٍ
44 Ne soğuktur, ne de yararlı. لَّا بَارِدٍ وَلَا كَرِيمٍ
45 Bundan önce onlar konfor içinde şımarmışlardı. إِنَّهُمْ كَانُوا قَبْلَ ذَلِكَ مُتْرَفِينَ
46 Büyük günahı işlemekte direniyorlardı. وَكَانُوا يُصِرُّونَ عَلَى الْحِنثِ الْعَظِيمِ
47 Diyorlardı ki, "Biz öldükten, toz ve kemiğe dönüştükten sonra mı diriltileceğiz?" وَكَانُوا يَقُولُونَ أَئِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَامًا أَئِنَّا لَمَبْعُوثُونَ
48 "Önceki atalarımız da mı?" أَوَ آبَاؤُنَا الْأَوَّلُونَ
49 De ki, "Öncekiler de, sonrakiler de." قُلْ إِنَّ الْأَوَّلِينَ وَالْآخِرِينَ
50 "Bilinen günün buluşma anı için toplanacaklardır." لَمَجْمُوعُونَ إِلَى مِيقَاتِ يَوْمٍ مَّعْلُومٍ
51 "Sonra da siz, ey sapıtmışlar, ey yalanlayıcılar," ثُمَّ إِنَّكُمْ أَيُّهَا الضَّالُّونَ الْمُكَذِّبُونَ
52 "Zakkum ağacından yiyeceksiniz." لَآكِلُونَ مِن شَجَرٍ مِّن زَقُّومٍ
53 "Onunla karnınızı dolduracaksınız." فَمَالِؤُونَ مِنْهَا الْبُطُونَ
54 "Ve üzerine kaynar su içeceksiniz." فَشَارِبُونَ عَلَيْهِ مِنَ الْحَمِيمِ
55 "Susamış devenin içişi gibi içeceksiniz." فَشَارِبُونَ شُرْبَ الْهِيمِ
56 Yargı gününde işte böyle ağırlanacaklardır. هَذَا نُزُلُهُمْ يَوْمَ الدِّينِ
57 Sizi biz yarattık, doğrulamanız gerekmez miydi? نَحْنُ خَلَقْنَاكُمْ فَلَوْلَا تُصَدِّقُونَ
58 Attığınız meniye dikkat ettiniz mi? أَفَرَأَيْتُم مَّا تُمْنُونَ
59 Siz mi onu yaratıyorsunuz, yoksa biz mi yaratıyoruz? أَأَنتُمْ تَخْلُقُونَهُ أَمْ نَحْنُ الْخَالِقُونَ
60 Aranızda ölümünüzü önceden biz belirledik. Kimse bizi engelleyemez: نَحْنُ قَدَّرْنَا بَيْنَكُمُ الْمَوْتَ وَمَا نَحْنُ بِمَسْبُوقِينَ
61 Sizi başka nesillerle değiştirmekten, yahut sizi bilmediğiniz bir biçimde yaratmaktan.... عَلَى أَن نُّبَدِّلَ أَمْثَالَكُمْ وَنُنشِئَكُمْ فِي مَا لَا تَعْلَمُونَ
62 İlk yaratılışı biliyorsunuz. Öğüt almalı değil misiniz? وَلَقَدْ عَلِمْتُمُ النَّشْأَةَ الْأُولَى فَلَوْلَا تَذكَّرُونَ
63 Ektiğinize dikkat ettiniz mi? أَفَرَأَيْتُم مَّا تَحْرُثُونَ
64 Siz mi onu yetiştiriyorsunuz, yoksa biz mi? أَأَنتُمْ تَزْرَعُونَهُ أَمْ نَحْنُ الزَّارِعُونَ
65 Dileseydik onu samana çevirirdik de siz şaşardınız: لَوْ نَشَاء لَجَعَلْنَاهُ حُطَامًا فَظَلْتُمْ تَفَكَّهُونَ
66 "Borca girdik." إِنَّا لَمُغْرَمُونَ
67 "Doğrusu, yoksun bırakıldık." بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ
68 İçmekte olduğunuz suya dikkat ettiniz mi? أَفَرَأَيْتُمُ الْمَاء الَّذِي تَشْرَبُونَ
69 Onu bulutlardan siz mi indiriyorsunuz, yoksa biz mi? أَأَنتُمْ أَنزَلْتُمُوهُ مِنَ الْمُزْنِ أَمْ نَحْنُ الْمُنزِلُونَ
70 Dileseydik onu tuzlu yapardık. Şükretmez misiniz? لَوْ نَشَاء جَعَلْنَاهُ أُجَاجًا فَلَوْلَا تَشْكُرُونَ
71 Yakmakta olduğunuz ateşe dikkat ettiniz mi? أَفَرَأَيْتُمُ النَّارَ الَّتِي تُورُونَ
72 Onun ağacını siz mi başlattınız, yoksa biz mi başlatmaktayız? أَأَنتُمْ أَنشَأْتُمْ شَجَرَتَهَا أَمْ نَحْنُ الْمُنشِؤُونَ
73 Kullananlar için biz onu bir ibret ve yararlı yaptık. نَحْنُ جَعَلْنَاهَا تَذْكِرَةً وَمَتَاعًا لِّلْمُقْوِينَ
74 Öyleyse Büyük Rabbinin ismini yücelt. فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظِيمِ
75 Yıldızların yerlerine yemin ederim. فَلَا أُقْسِمُ بِمَوَاقِعِ النُّجُومِ
76 Onun ne büyük bir yemin olduğunu bir bilseniz! وَإِنَّهُ لَقَسَمٌ لَّوْ تَعْلَمُونَ عَظِيمٌ
77 Bu, onurlu bir Kuran'dır. إِنَّهُ لَقُرْآنٌ كَرِيمٌ
78 Gizli bir kitaptadır. فِي كِتَابٍ مَّكْنُونٍ
79 Onu ancak temizler kavrayabilir. لَّا يَمَسُّهُ إِلَّا الْمُطَهَّرُونَ
80 Evrenlerin Rabbinden indirilmiştir. تَنزِيلٌ مِّن رَّبِّ الْعَالَمِينَ
81 Siz bu sözü mü küçümsüyorsunuz? أَفَبِهَذَا الْحَدِيثِ أَنتُم مُّدْهِنُونَ
82 İnkar etmeyi iş mi ediniyorsunuz? وَتَجْعَلُونَ رِزْقَكُمْ أَنَّكُمْ تُكَذِّبُونَ
83 Ya can boğaza dayandığı zaman? فَلَوْلَا إِذَا بَلَغَتِ الْحُلْقُومَ
84 O anda siz bakınmaktasınız. وَأَنتُمْ حِينَئِذٍ تَنظُرُونَ
85 Biz ona (can çekişene) sizden daha yakınız; ancak siz göremezsiniz. وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنكُمْ وَلَكِن لَّا تُبْصِرُونَ
86 Yaptığınızın karşılığını görmeyeceğiniz doğruysa, فَلَوْلَا إِن كُنتُمْ غَيْرَ مَدِينِينَ
87 Onu geri çevirsenize, eğer doğru sözlü iseniz? تَرْجِعُونَهَا إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ
88 Ancak o, (bana) yaklaştırılanlardan ise- فَأَمَّا إِن كَانَ مِنَ الْمُقَرَّبِينَ
89 o zaman neşe, çiçekler ve nimet cennetleri... فَرَوْحٌ وَرَيْحَانٌ وَجَنَّةُ نَعِيمٍ
90 O, sağda olanlardan ise, وَأَمَّا إِن كَانَ مِنَ أَصْحَابِ الْيَمِينِ
91 "Sana sağdakilerden selam olsun!" فَسَلَامٌ لَّكَ مِنْ أَصْحَابِ الْيَمِينِ
92 Ama o yalanlayan sapıklardan ise- وَأَمَّا إِن كَانَ مِنَ الْمُكَذِّبِينَ الضَّالِّينَ
93 kaynar sudan bir ağırlanma- فَنُزُلٌ مِّنْ حَمِيمٍ
94 ve cehennemde yanma... وَتَصْلِيَةُ جَحِيمٍ
95 Mutlak gerçek budur. إِنَّ هَذَا لَهُوَ حَقُّ الْيَقِينِ
96 Öyleyse Büyük Rabbinin ismini yücelt فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظِيمِ
;