Al-Qiyamat

  1. Home
  2. Translation
  3. Turkish: Diyanet Isleri
Change Language
Change Surah
Change Recitation

Turkish: Diyanet Isleri

 Play All
# Translation Ayah
1 Kıyamet gününe yemin ederim. لَا أُقْسِمُ بِيَوْمِ الْقِيَامَةِ
2 Ve nedamet çeken nefse yemin ederim. وَلَا أُقْسِمُ بِالنَّفْسِ اللَّوَّامَةِ
3 İnsan, kemiklerini bir araya toplayamayız mı sanıyor? أَيَحْسَبُ الْإِنسَانُ أَلَّن نَجْمَعَ عِظَامَهُ
4 Evet, Biz onu, parmak uçlarına varıncaya kadar bütün incelikleriyle yeniden yapmaya kadiriz. بَلَى قَادِرِينَ عَلَى أَن نُّسَوِّيَ بَنَانَهُ
5 Ama, insanoğlu gelecekte de suç işlemek ister de: "Kıyamet günü ne zamanmış! " der. بَلْ يُرِيدُ الْإِنسَانُ لِيَفْجُرَ أَمَامَهُ
6 Ama, insanoğlu gelecekte de suç işlemek ister de: "Kıyamet günü ne zamanmış! " der. يَسْأَلُ أَيَّانَ يَوْمُ الْقِيَامَةِ
7 Gözün kamaştığı, ayın tutulduğu, güneş ve ayın bir araya getirildiği zaman, işte o gün insan: "kaçacak yer nerede?" der. فَإِذَا بَرِقَ الْبَصَرُ
8 Gözün kamaştığı, ayın tutulduğu, güneş ve ayın bir araya getirildiği zaman, işte o gün insan: "kaçacak yer nerede?" der. وَخَسَفَ الْقَمَرُ
9 Gözün kamaştığı, ayın tutulduğu, güneş ve ayın bir araya getirildiği zaman, işte o gün insan: "kaçacak yer nerede?" der. وَجُمِعَ الشَّمْسُ وَالْقَمَرُ
10 Gözün kamaştığı, ayın tutulduğu, güneş ve ayın bir araya getirildiği zaman, işte o gün insan: "kaçacak yer nerede?" der. يَقُولُ الْإِنسَانُ يَوْمَئِذٍ أَيْنَ الْمَفَرُّ
11 Hayır; hayır; bir sığınak yoktur. كَلَّا لَا وَزَرَ
12 O gün, sen, Rabbinin huzuruna varıp durursun. إِلَى رَبِّكَ يَوْمَئِذٍ الْمُسْتَقَرُّ
13 O gün, insanoğluna önde ve sonda yaptığı ne varsa bildirilir. يُنَبَّأُ الْإِنسَانُ يَوْمَئِذٍ بِمَا قَدَّمَ وَأَخَّرَ
14 Özürlerini sayıp dökse de, insanoğlu, artık kendi kendinin şahididir. بَلِ الْإِنسَانُ عَلَى نَفْسِهِ بَصِيرَةٌ
15 Özürlerini sayıp dökse de, insanoğlu, artık kendi kendinin şahididir. وَلَوْ أَلْقَى مَعَاذِيرَهُ
16 Cebrail sana Kuran okurken, unutmamak için acele edip onunla beraber söyleme, yalnız dinle. لَا تُحَرِّكْ بِهِ لِسَانَكَ لِتَعْجَلَ بِهِ
17 Doğrusu o vahyolunanı kalbine yerleştirmek ve onu sana okutturmak Bize düşer. إِنَّ عَلَيْنَا جَمْعَهُ وَقُرْآنَهُ
18 Biz onu Cebrail'e okuttuğumuz zaman, onun okumasını dinle. فَإِذَا قَرَأْنَاهُ فَاتَّبِعْ قُرْآنَهُ
19 Sonra onu sana açıklamak Bize düşer. ثُمَّ إِنَّ عَلَيْنَا بَيَانَهُ
20 Hayır, hayır! Sizler, çabuk elde edeceğiniz dünya nimetlerini seversiniz. كَلَّا بَلْ تُحِبُّونَ الْعَاجِلَةَ
21 Ahireti bırakırsınız. وَتَذَرُونَ الْآخِرَةَ
22 O gün bir takım yüzler Rablerine bakıp parlayacaktır. وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ نَّاضِرَةٌ
23 O gün bir takım yüzler Rablerine bakıp parlayacaktır. إِلَى رَبِّهَا نَاظِرَةٌ
24 O gün bir takım yüzler de asıktır. وَوُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ بَاسِرَةٌ
25 Kendisinin belkemiğinin kırılacağını sanır. تَظُنُّ أَن يُفْعَلَ بِهَا فَاقِرَةٌ
26 Dikkat edin; can boğaza gelip köprücük kemiklerine dayandığı zaman: "Çare bulan yok mudur?" denir. كَلَّا إِذَا بَلَغَتْ التَّرَاقِيَ
27 Dikkat edin; can boğaza gelip köprücük kemiklerine dayandığı zaman: "Çare bulan yok mudur?" denir. وَقِيلَ مَنْ رَاقٍ
28 Artık ayrılık vaktinin geldiğini sanır. وَظَنَّ أَنَّهُ الْفِرَاقُ
29 Bacaklar birbirine dolaşır. وَالْتَفَّتِ السَّاقُ بِالسَّاقِ
30 O gün sevk Rabbin huzurunadır. إِلَى رَبِّكَ يَوْمَئِذٍ الْمَسَاقُ
31 O, Peygamberi doğrulamamış, namaz kılmamış, ama yalanlayıp yüz çevirmiş, sonra da salına salına kendinden yana olanlara gitmişti. فَلَا صَدَّقَ وَلَا صَلَّى
32 O, Peygamberi doğrulamamış, namaz kılmamış, ama yalanlayıp yüz çevirmiş, sonra da salına salına kendinden yana olanlara gitmişti. وَلَكِن كَذَّبَ وَتَوَلَّى
33 O, Peygamberi doğrulamamış, namaz kılmamış, ama yalanlayıp yüz çevirmiş, sonra da salına salına kendinden yana olanlara gitmişti. ثُمَّ ذَهَبَ إِلَى أَهْلِهِ يَتَمَطَّى
34 Sana yazıklar olsun, yazıklar! أَوْلَى لَكَ فَأَوْلَى
35 Daha ne olsun, sana yazıklar olsun, yazıklar! ثُمَّ أَوْلَى لَكَ فَأَوْلَى
36 İnsanoğlu kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanır? أَيَحْسَبُ الْإِنسَانُ أَن يُتْرَكَ سُدًى
37 O, katılan bir meni damlası değil miydi? أَلَمْ يَكُ نُطْفَةً مِّن مَّنِيٍّ يُمْنَى
38 Sonra kan pıhtısı olmuş, sonra Allah onu yaratıp şekil vermişti. ثُمَّ كَانَ عَلَقَةً فَخَلَقَ فَسَوَّى
39 Ondan, erkek, dişi iki cins yaratmıştı. فَجَعَلَ مِنْهُ الزَّوْجَيْنِ الذَّكَرَ وَالْأُنثَى
40 Bunları yapan Allah'ın ölüleri diriltmeye gücü yetmez mi? Elbette yeter. أَلَيْسَ ذَلِكَ بِقَادِرٍ عَلَى أَن يُحْيِيَ الْمَوْتَى
Next Surah Ad-Dahr
;