Al-Ma'arij

  1. Home
  2. Translation
  3. Turkish: Diyanet Isleri
Change Language
Change Surah
Change Recitation

Turkish: Diyanet Isleri

 Play All
# Translation Ayah
1 Birisi, yüksek derecelere sahip olan Allah katından, inkarcılara gelecek ve savunulması imkansız olacak azabı soruyor. سَأَلَ سَائِلٌ بِعَذَابٍ وَاقِعٍ
2 Birisi, yüksek derecelere sahip olan Allah katından, inkarcılara gelecek ve savunulması imkansız olacak azabı soruyor. لِّلْكَافِرينَ لَيْسَ لَهُ دَافِعٌ
3 Birisi, yüksek derecelere sahip olan Allah katından, inkarcılara gelecek ve savunulması imkansız olacak azabı soruyor. مِّنَ اللَّهِ ذِي الْمَعَارِجِ
4 Melekler ve Cebrail o derecelere, miktarı elli bin yıl olan bir günde yükselirler. تَعْرُجُ الْمَلَائِكَةُ وَالرُّوحُ إِلَيْهِ فِي يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُ خَمْسِينَ أَلْفَ سَنَةٍ
5 Güzel güzel sabret; فَاصْبِرْ صَبْرًا جَمِيلًا
6 Doğrusu inkarcılar azabı uzak görüyorlar. إِنَّهُمْ يَرَوْنَهُ بَعِيدًا
7 Ama biz onu yakın görmekteyiz. وَنَرَاهُ قَرِيبًا
8 Gök, o gün, erimiş maden gibi olur. يَوْمَ تَكُونُ السَّمَاء كَالْمُهْلِ
9 Dağlar da atılmış pamuğa döner. وَتَكُونُ الْجِبَالُ كَالْعِهْنِ
10 Hiç bir dost diğer bir dostunu sormaz. وَلَا يَسْأَلُ حَمِيمٌ حَمِيمًا
11 Onlar birbirlerine yalnız gösterilirler. Suçlu kimse o günün azabından kurtulmak için oğullarını, ailesini, kardeşini, kendisini barındırmış olan sülalesini ve yeryüzünde bulunan herkesi feda etmek ve böylece kendisini kurtarmak ister. يُبَصَّرُونَهُمْ يَوَدُّ الْمُجْرِمُ لَوْ يَفْتَدِي مِنْ عَذَابِ يَوْمِئِذٍ بِبَنِيهِ
12 Onlar birbirlerine yalnız gösterilirler. Suçlu kimse o günün azabından kurtulmak için oğullarını, ailesini, kardeşini, kendisini barındırmış olan sülalesini ve yeryüzünde bulunan herkesi feda etmek ve böylece kendisini kurtarmak ister. وَصَاحِبَتِهِ وَأَخِيهِ
13 Onlar birbirlerine yalnız gösterilirler. Suçlu kimse o günün azabından kurtulmak için oğullarını, ailesini, kardeşini, kendisini barındırmış olan sülalesini ve yeryüzünde bulunan herkesi feda etmek ve böylece kendisini kurtarmak ister. وَفَصِيلَتِهِ الَّتِي تُؤْويهِ
14 Onlar birbirlerine yalnız gösterilirler. Suçlu kimse o günün azabından kurtulmak için oğullarını, ailesini, kardeşini, kendisini barındırmış olan sülalesini ve yeryüzünde bulunan herkesi feda etmek ve böylece kendisini kurtarmak ister. وَمَن فِي الْأَرْضِ جَمِيعًا ثُمَّ يُنجِيهِ
15 Hayır, olmaz... Orada sırtını çevirip yüzgeri edeni, malını toplayıp kimseye hakkını vermeden saklayanı çağıran, deriyi soyup kavuran, alevli ateş vardır. كَلَّا إِنَّهَا لَظَى
16 Hayır, olmaz... Orada sırtını çevirip yüzgeri edeni, malını toplayıp kimseye hakkını vermeden saklayanı çağıran, deriyi soyup kavuran, alevli ateş vardır. نَزَّاعَةً لِّلشَّوَى
17 Hayır, olmaz... Orada sırtını çevirip yüzgeri edeni, malını toplayıp kimseye hakkını vermeden saklayanı çağıran, deriyi soyup kavuran, alevli ateş vardır. تَدْعُو مَنْ أَدْبَرَ وَتَوَلَّى
18 Hayır, olmaz... Orada sırtını çevirip yüzgeri edeni, malını toplayıp kimseye hakkını vermeden saklayanı çağıran, deriyi soyup kavuran, alevli ateş vardır. وَجَمَعَ فَأَوْعَى
19 İnsan gerçekten pek huysuz yaratılmıştır: إِنَّ الْإِنسَانَ خُلِقَ هَلُوعًا
20 Başına bir fenalık gelince feryat eder, إِذَا مَسَّهُ الشَّرُّ جَزُوعًا
21 Bir iyiliğe uğrarsa onu herkesten meneder; وَإِذَا مَسَّهُ الْخَيْرُ مَنُوعًا
22 Ancak namaz kılıp namazlarında yoksul ve yoksuna belirli bir hak tanıyanlar, ceza gününü doğrulayanlar, Rablerinin azabından korkanlar böyle değildir. إِلَّا الْمُصَلِّينَ
23 Ancak namaz kılıp namazlarında yoksul ve yoksuna belirli bir hak tanıyanlar, ceza gününü doğrulayanlar, Rablerinin azabından korkanlar böyle değildir. الَّذِينَ هُمْ عَلَى صَلَاتِهِمْ دَائِمُونَ
24 Ancak namaz kılıp namazlarında yoksul ve yoksuna belirli bir hak tanıyanlar, ceza gününü doğrulayanlar, Rablerinin azabından korkanlar böyle değildir. وَالَّذِينَ فِي أَمْوَالِهِمْ حَقٌّ مَّعْلُومٌ
25 Ancak namaz kılıp namazlarında yoksul ve yoksuna belirli bir hak tanıyanlar, ceza gününü doğrulayanlar, Rablerinin azabından korkanlar böyle değildir. لِّلسَّائِلِ وَالْمَحْرُومِ
26 Ancak namaz kılıp namazlarında yoksul ve yoksuna belirli bir hak tanıyanlar, ceza gününü doğrulayanlar, Rablerinin azabından korkanlar böyle değildir. وَالَّذِينَ يُصَدِّقُونَ بِيَوْمِ الدِّينِ
27 Ancak namaz kılıp namazlarında yoksul ve yoksuna belirli bir hak tanıyanlar, ceza gününü doğrulayanlar, Rablerinin azabından korkanlar böyle değildir. وَالَّذِينَ هُم مِّنْ عَذَابِ رَبِّهِم مُّشْفِقُونَ
28 Doğrusu Rablerinin azabından kimse güvende değildir. إِنَّ عَذَابَ رَبِّهِمْ غَيْرُ مَأْمُونٍ
29 Eşleri ve cariyeleri dışında, mahrem yerlerini herkesten koruyanlar, doğrusu bunlar yerilmezler. وَالَّذِينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَ
30 Eşleri ve cariyeleri dışında, mahrem yerlerini herkesten koruyanlar, doğrusu bunlar yerilmezler. إِلَّا عَلَى أَزْوَاجِهِمْ أَوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُمْ فَإِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُومِينَ
31 Bu sınırları aşmak isteyenler, işte onlar, aşırı gidenlerdir. فَمَنِ ابْتَغَى وَرَاء ذَلِكَ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْعَادُونَ
32 Emanetlerini ve sözlerini yerine getirenler, وَالَّذِينَ هُمْ لِأَمَانَاتِهِمْ وَعَهْدِهِمْ رَاعُونَ
33 Şahidliklerini gereği gibi yapanlar, وَالَّذِينَ هُم بِشَهَادَاتِهِمْ قَائِمُونَ
34 Namazlarına riayet edenler, وَالَّذِينَ هُمْ عَلَى صَلَاتِهِمْ يُحَافِظُونَ
35 İşte onlar, cennetlerde ikram olunacak kimselerdir. أُوْلَئِكَ فِي جَنَّاتٍ مُّكْرَمُونَ
36 İnkar edenlere ne oluyor, sana doğru sağdan soldan topluluklar halinde koşuşuyorlar? فَمَالِ الَّذِينَ كَفَرُوا قِبَلَكَ مُهْطِعِينَ
37 İnkar edenlere ne oluyor, sana doğru sağdan soldan topluluklar halinde koşuşuyorlar? عَنِ الْيَمِينِ وَعَنِ الشِّمَالِ عِزِينَ
38 Onlardan herbiri nimet bahçesine konulacağını mı umuyor? أَيَطْمَعُ كُلُّ امْرِئٍ مِّنْهُمْ أَن يُدْخَلَ جَنَّةَ نَعِيمٍ
39 Hayır; doğrusu onları kendilerinin de bildikleri şeyden yaratmışızdır. كَلَّا إِنَّا خَلَقْنَاهُم مِّمَّا يَعْلَمُونَ
40 Doğuların ve batıların Rabbine yemin ederim ki, onların yerine daha iyilerini getirmeğe Bizim gücümüz yeter ve kimse de önümüze geçemez. فَلَا أُقْسِمُ بِرَبِّ الْمَشَارِقِ وَالْمَغَارِبِ إِنَّا لَقَادِرُونَ
41 Doğuların ve batıların Rabbine yemin ederim ki, onların yerine daha iyilerini getirmeğe Bizim gücümüz yeter ve kimse de önümüze geçemez. عَلَى أَن نُّبَدِّلَ خَيْرًا مِّنْهُمْ وَمَا نَحْنُ بِمَسْبُوقِينَ
42 Onları bırak; kendilerine söz verilen güne kavuşmalarına kadar dalıp oynasınlar. فَذَرْهُمْ يَخُوضُوا وَيَلْعَبُوا حَتَّى يُلَاقُوا يَوْمَهُمُ الَّذِي يُوعَدُونَ
43 Kabirlerden çabuk çabuk çıkacakları gün, gözleri dönmüş, yüzlerini zillet bürümüş olarak sanki dikili taşlara doğru koşarlar. İşte bu, onlara söz verilmiş olan gündür. يَوْمَ يَخْرُجُونَ مِنَ الْأَجْدَاثِ سِرَاعًا كَأَنَّهُمْ إِلَى نُصُبٍ يُوفِضُونَ
44 Kabirlerden çabuk çabuk çıkacakları gün, gözleri dönmüş, yüzlerini zillet bürümüş olarak sanki dikili taşlara doğru koşarlar. İşte bu, onlara söz verilmiş olan gündür. خَاشِعَةً أَبْصَارُهُمْ تَرْهَقُهُمْ ذِلَّةٌ ذَلِكَ الْيَوْمُ الَّذِي كَانُوا يُوعَدُونَ
Next Surah Nuh
;