| 1 |
Andolsun kıyamet gününe. |
/content/ayah/audio/hudhaify/075001.mp3
|
لَا أُقْسِمُ بِيَوْمِ الْقِيَامَةِ |
| 2 |
Ve andolsun kendini kınayıp duran nefse. |
/content/ayah/audio/hudhaify/075002.mp3
|
وَلَا أُقْسِمُ بِالنَّفْسِ اللَّوَّامَةِ |
| 3 |
Sanıyor mu insan, kemiklerini hiç mi toplayamayız? |
/content/ayah/audio/hudhaify/075003.mp3
|
أَيَحْسَبُ الْإِنسَانُ أَلَّن نَجْمَعَ عِظَامَهُ |
| 4 |
Evet, değil kemiklerini, parmak uçlarını bile düzüp koşmaya gücümüz yeter. |
/content/ayah/audio/hudhaify/075004.mp3
|
بَلَى قَادِرِينَ عَلَى أَن نُّسَوِّيَ بَنَانَهُ |
| 5 |
Hayır, insan, ilerde olanı yalanlamak ister. |
/content/ayah/audio/hudhaify/075005.mp3
|
بَلْ يُرِيدُ الْإِنسَانُ لِيَفْجُرَ أَمَامَهُ |
| 6 |
Ve kıyamet günü ne vakit diye sorar. |
/content/ayah/audio/hudhaify/075006.mp3
|
يَسْأَلُ أَيَّانَ يَوْمُ الْقِيَامَةِ |
| 7 |
Ve şaşırıp gözler dikilince. |
/content/ayah/audio/hudhaify/075007.mp3
|
فَإِذَا بَرِقَ الْبَصَرُ |
| 8 |
Ve ay tutulunca. |
/content/ayah/audio/hudhaify/075008.mp3
|
وَخَسَفَ الْقَمَرُ |
| 9 |
Ve güneşle ay birleştirilince. |
/content/ayah/audio/hudhaify/075009.mp3
|
وَجُمِعَ الشَّمْسُ وَالْقَمَرُ |
| 10 |
İnsan der ki o gün, nerede kaçacak yer? |
/content/ayah/audio/hudhaify/075010.mp3
|
يَقُولُ الْإِنسَانُ يَوْمَئِذٍ أَيْنَ الْمَفَرُّ |
| 11 |
Hayır, yok kaçacak, sığınacak yer. |
/content/ayah/audio/hudhaify/075011.mp3
|
كَلَّا لَا وَزَرَ |
| 12 |
O gün Rabbinin katındadır karar edilecek yer. |
/content/ayah/audio/hudhaify/075012.mp3
|
إِلَى رَبِّكَ يَوْمَئِذٍ الْمُسْتَقَرُّ |
| 13 |
O gün önce yaptığı da haber verilir insana, sonra yaptığı da. |
/content/ayah/audio/hudhaify/075013.mp3
|
يُنَبَّأُ الْإِنسَانُ يَوْمَئِذٍ بِمَا قَدَّمَ وَأَخَّرَ |
| 14 |
Hayır, insanın azası, aleyhine tanıklık eder. |
/content/ayah/audio/hudhaify/075014.mp3
|
بَلِ الْإِنسَانُ عَلَى نَفْسِهِ بَصِيرَةٌ |
| 15 |
Özürlerini ortaya dökse de. |
/content/ayah/audio/hudhaify/075015.mp3
|
وَلَوْ أَلْقَى مَعَاذِيرَهُ |
| 16 |
Vahyi, acele edip okumak için dilini oynatıp durma. |
/content/ayah/audio/hudhaify/075016.mp3
|
لَا تُحَرِّكْ بِهِ لِسَانَكَ لِتَعْجَلَ بِهِ |
| 17 |
Şüphe yok ki onu toplayıp unutturmamak da bize düşer, okumak ve tertib etmek de. |
/content/ayah/audio/hudhaify/075017.mp3
|
إِنَّ عَلَيْنَا جَمْعَهُ وَقُرْآنَهُ |
| 18 |
Onu okuduk mu, uy okuyuşuna. |
/content/ayah/audio/hudhaify/075018.mp3
|
فَإِذَا قَرَأْنَاهُ فَاتَّبِعْ قُرْآنَهُ |
| 19 |
Onu anlatıp bildirmek de şüphesiz, bize düşer. |
/content/ayah/audio/hudhaify/075019.mp3
|
ثُمَّ إِنَّ عَلَيْنَا بَيَانَهُ |
| 20 |
Hayır, siz geçip gideni seversiniz. |
/content/ayah/audio/hudhaify/075020.mp3
|
كَلَّا بَلْ تُحِبُّونَ الْعَاجِلَةَ |
| 21 |
Ve ahireti bırakırsınız. |
/content/ayah/audio/hudhaify/075021.mp3
|
وَتَذَرُونَ الْآخِرَةَ |
| 22 |
O gün yüzler parlar, güzelleşir. |
/content/ayah/audio/hudhaify/075022.mp3
|
وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ نَّاضِرَةٌ |
| 23 |
Ve Rablerine bakar. |
/content/ayah/audio/hudhaify/075023.mp3
|
إِلَى رَبِّهَا نَاظِرَةٌ |
| 24 |
Ve yüzler, asılır, kararır. |
/content/ayah/audio/hudhaify/075024.mp3
|
وَوُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ بَاسِرَةٌ |
| 25 |
Bellerini kıracak bir felaketi bekler. |
/content/ayah/audio/hudhaify/075025.mp3
|
تَظُنُّ أَن يُفْعَلَ بِهَا فَاقِرَةٌ |
| 26 |
Hayır; can, köprücük kemiklerine gelince. |
/content/ayah/audio/hudhaify/075026.mp3
|
كَلَّا إِذَا بَلَغَتْ التَّرَاقِيَ |
| 27 |
Ve bir okuyup üfleyen yok mu denince. |
/content/ayah/audio/hudhaify/075027.mp3
|
وَقِيلَ مَنْ رَاقٍ |
| 28 |
Ve şüphe yok ki bu çağın, bir ayrılık çağı olduğunu anlayınca. |
/content/ayah/audio/hudhaify/075028.mp3
|
وَظَنَّ أَنَّهُ الْفِرَاقُ |
| 29 |
Ve baldır, baldıra dolaşınca. |
/content/ayah/audio/hudhaify/075029.mp3
|
وَالْتَفَّتِ السَّاقُ بِالسَّاقِ |
| 30 |
O gün, Rabbinin tapısına götürülür. |
/content/ayah/audio/hudhaify/075030.mp3
|
إِلَى رَبِّكَ يَوْمَئِذٍ الْمَسَاقُ |
| 31 |
O, ne birşeyi vermiştir sadaka olarak, ne namaz kılmıştır. |
/content/ayah/audio/hudhaify/075031.mp3
|
فَلَا صَدَّقَ وَلَا صَلَّى |
| 32 |
Ve fakat yalanlamıştır, yüz çevirmiştir. |
/content/ayah/audio/hudhaify/075032.mp3
|
وَلَكِن كَذَّبَ وَتَوَلَّى |
| 33 |
Sonra da salınasalına yakınlarının yanına gitmiştir. |
/content/ayah/audio/hudhaify/075033.mp3
|
ثُمَّ ذَهَبَ إِلَى أَهْلِهِ يَتَمَطَّى |
| 34 |
Kötülük sana gerek, gene de kötülük sana. |
/content/ayah/audio/hudhaify/075034.mp3
|
أَوْلَى لَكَ فَأَوْلَى |
| 35 |
Sonra da kötülük sana gerek de gene kötülük sana. |
/content/ayah/audio/hudhaify/075035.mp3
|
ثُمَّ أَوْلَى لَكَ فَأَوْلَى |
| 36 |
Yoksa insan, sanır mı ki kendi keyfine bırakılır? |
/content/ayah/audio/hudhaify/075036.mp3
|
أَيَحْسَبُ الْإِنسَانُ أَن يُتْرَكَ سُدًى |
| 37 |
Erlik suyundan dökülen bir katre değil miydi? |
/content/ayah/audio/hudhaify/075037.mp3
|
أَلَمْ يَكُ نُطْفَةً مِّن مَّنِيٍّ يُمْنَى |
| 38 |
Sonra bir kan pıhtısı oldu da onu yarattı, azasını düzüp koştu. |
/content/ayah/audio/hudhaify/075038.mp3
|
ثُمَّ كَانَ عَلَقَةً فَخَلَقَ فَسَوَّى |
| 39 |
Derken ondan da erkek, dişi, çiftler yarattı. |
/content/ayah/audio/hudhaify/075039.mp3
|
فَجَعَلَ مِنْهُ الزَّوْجَيْنِ الذَّكَرَ وَالْأُنثَى |
| 40 |
Bunları yapanın, ölüyü diriltmeye gücü mü yetmez? |
/content/ayah/audio/hudhaify/075040.mp3
|
أَلَيْسَ ذَلِكَ بِقَادِرٍ عَلَى أَن يُحْيِيَ الْمَوْتَى |