| 1 |
Ansızın kopacak kıyamet kopunca. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056001.mp3
|
إِذَا وَقَعَتِ الْوَاقِعَةُ |
| 2 |
Kopacağına dair söylenen sözlerde yalan yok. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056002.mp3
|
لَيْسَ لِوَقْعَتِهَا كَاذِبَةٌ |
| 3 |
Halkı alçaltır, yüceltir. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056003.mp3
|
خَافِضَةٌ رَّافِعَةٌ |
| 4 |
Yeryüzü şiddetli bir sarsıntıyla sarsılınca. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056004.mp3
|
إِذَا رُجَّتِ الْأَرْضُ رَجًّا |
| 5 |
Ve dağlar, paramparça olunca. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056005.mp3
|
وَبُسَّتِ الْجِبَالُ بَسًّا |
| 6 |
Dağılmış zerre zerre toz haline gelince. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056006.mp3
|
فَكَانَتْ هَبَاء مُّنبَثًّا |
| 7 |
Artık üç bölük olursunuz siz. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056007.mp3
|
وَكُنتُمْ أَزْوَاجًا ثَلَاثَةً |
| 8 |
Sağ taraf ehli, ama ne de sağ taraf ehli. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056008.mp3
|
فَأَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِ مَا أَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِ |
| 9 |
Ve sol taraf ehli, ama ne de sol taraf ehli. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056009.mp3
|
وَأَصْحَابُ الْمَشْأَمَةِ مَا أَصْحَابُ الْمَشْأَمَةِ |
| 10 |
Ve bir de ileri geçenler ki herkesi geçmişlerdir. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056010.mp3
|
وَالسَّابِقُونَ السَّابِقُونَ |
| 11 |
Onlardır mabutlarına yaklaştırılanlar. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056011.mp3
|
أُوْلَئِكَ الْمُقَرَّبُونَ |
| 12 |
Naim cennetlerinde. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056012.mp3
|
فِي جَنَّاتِ النَّعِيمِ |
| 13 |
Öncekilerin birçoğu. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056013.mp3
|
ثُلَّةٌ مِّنَ الْأَوَّلِينَ |
| 14 |
Sonra gelenlerdense azı onlardan. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056014.mp3
|
وَقَلِيلٌ مِّنَ الْآخِرِينَ |
| 15 |
Altınlarla, mücevherlerle bezenmiş tahtlarda otururlar. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056015.mp3
|
عَلَى سُرُرٍ مَّوْضُونَةٍ |
| 16 |
Onlara yaslanırlar, birbirlerine karşı. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056016.mp3
|
مُتَّكِئِينَ عَلَيْهَا مُتَقَابِلِينَ |
| 17 |
İhtiyarlamıyan delikanlı hizmetçiler dolaşır etraflarında. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056017.mp3
|
يَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَانٌ مُّخَلَّدُونَ |
| 18 |
Kaynağından doldurulmuş şaraplarla dolu taslarla ve ibriklerle ve kadehlerle. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056018.mp3
|
بِأَكْوَابٍ وَأَبَارِيقَ وَكَأْسٍ مِّن مَّعِينٍ |
| 19 |
O şaraptan başları da ağrımaz ve sarhoş da olmazlar. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056019.mp3
|
لَا يُصَدَّعُونَ عَنْهَا وَلَا يُنزِفُونَ |
| 20 |
Beğendikleri meyvelerden. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056020.mp3
|
وَفَاكِهَةٍ مِّمَّا يَتَخَيَّرُونَ |
| 21 |
İstedikleri kuş etlerinden sunulur onlara. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056021.mp3
|
وَلَحْمِ طَيْرٍ مِّمَّا يَشْتَهُونَ |
| 22 |
Ve onlara kara gözlü huriler de var ki. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056022.mp3
|
وَحُورٌ عِينٌ |
| 23 |
Sanki haznelerde saklanmış inciler. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056023.mp3
|
كَأَمْثَالِ اللُّؤْلُؤِ الْمَكْنُونِ |
| 24 |
Yaptıklarına karşılık. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056024.mp3
|
جَزَاء بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ |
| 25 |
Orada boş ve çirkin bir söz de duymazlar, günaha ait bir söz de. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056025.mp3
|
لَا يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًا وَلَا تَأْثِيمًا |
| 26 |
Ancak, esenlik size, esenlik denir. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056026.mp3
|
إِلَّا قِيلًا سَلَامًا سَلَامًا |
| 27 |
Ve sağ taraf ehli, ama ne de sağ taraf ehli. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056027.mp3
|
وَأَصْحَابُ الْيَمِينِ مَا أَصْحَابُ الْيَمِينِ |
| 28 |
Dikensiz sedir ağaçlarıyla. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056028.mp3
|
فِي سِدْرٍ مَّخْضُودٍ |
| 29 |
Ve meyveleri birbirine yaslanıp istiflenmiş muz ağaçlarıyla dolu bir yerdedir onlar. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056029.mp3
|
وَطَلْحٍ مَّنضُودٍ |
| 30 |
Ve uzayıp giden bir gölgelik. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056030.mp3
|
وَظِلٍّ مَّمْدُودٍ |
| 31 |
Ve çağlayaçağlaya akan sular. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056031.mp3
|
وَمَاء مَّسْكُوبٍ |
| 32 |
Ve birçok meyveler. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056032.mp3
|
وَفَاكِهَةٍ كَثِيرَةٍ |
| 33 |
Ne biter, zamanları geçer, ne yiyene yeme denir, yeter. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056033.mp3
|
لَّا مَقْطُوعَةٍ وَلَا مَمْنُوعَةٍ |
| 34 |
ve yüksek döşekler. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056034.mp3
|
وَفُرُشٍ مَّرْفُوعَةٍ |
| 35 |
Şüphe yok ki biz, onların eşlerini de yeniden yarattık. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056035.mp3
|
إِنَّا أَنشَأْنَاهُنَّ إِنشَاء |
| 36 |
Onları, kız oğlan kız olarak halkettik. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056036.mp3
|
فَجَعَلْنَاهُنَّ أَبْكَارًا |
| 37 |
Cilveli, şirin sözlü, eşlerine aşık ve onlarla yaşıt kıldık. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056037.mp3
|
عُرُبًا أَتْرَابًا |
| 38 |
Sağ taraf ehli için. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056038.mp3
|
لِّأَصْحَابِ الْيَمِينِ |
| 39 |
Onlarda, evvelkilerden de birçok topluluk var. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056039.mp3
|
ثُلَّةٌ مِّنَ الْأَوَّلِينَ |
| 40 |
Ve sonra gelenlerden de birçok topluluk. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056040.mp3
|
وَثُلَّةٌ مِّنَ الْآخِرِينَ |
| 41 |
Ve sol taraf ehli, ama ne de sol taraf ehli. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056041.mp3
|
وَأَصْحَابُ الشِّمَالِ مَا أَصْحَابُ الشِّمَالِ |
| 42 |
Onlar, iliklere kadar işleyen bir sam yeli içinde, kaynar sular içmedeler. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056042.mp3
|
فِي سَمُومٍ وَحَمِيمٍ |
| 43 |
Ve karardıkça kararan bir dumanın gölgesindeler. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056043.mp3
|
وَظِلٍّ مِّن يَحْمُومٍ |
| 44 |
Ne bir serinlik var, ne bir güzellik var. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056044.mp3
|
لَّا بَارِدٍ وَلَا كَرِيمٍ |
| 45 |
Bundan önce onlar, nimetler içindeydi. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056045.mp3
|
إِنَّهُمْ كَانُوا قَبْلَ ذَلِكَ مُتْرَفِينَ |
| 46 |
Ve büyük günahları yapmada ısrar ederlerdi. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056046.mp3
|
وَكَانُوا يُصِرُّونَ عَلَى الْحِنثِ الْعَظِيمِ |
| 47 |
Ve biz derlerdi, ölüp bir yığın toprak ve kemik olduktan sonra mı dirileceğiz? |
/content/ayah/audio/hudhaify/056047.mp3
|
وَكَانُوا يَقُولُونَ أَئِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَامًا أَئِنَّا لَمَبْعُوثُونَ |
| 48 |
Yoksa önceden gelip geçen atalarımız mı dirilecek? |
/content/ayah/audio/hudhaify/056048.mp3
|
أَوَ آبَاؤُنَا الْأَوَّلُونَ |
| 49 |
De ki: Şüphe yok, öncekiler de, sonra gelenler de. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056049.mp3
|
قُلْ إِنَّ الْأَوَّلِينَ وَالْآخِرِينَ |
| 50 |
Elbette bilinen günün muayyen ve mukadder vaktinde toplanacaksınız. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056050.mp3
|
لَمَجْمُوعُونَ إِلَى مِيقَاتِ يَوْمٍ مَّعْلُومٍ |
| 51 |
Sonra da siz ey yalanlayan sapıklar, şüphe yok ki. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056051.mp3
|
ثُمَّ إِنَّكُمْ أَيُّهَا الضَّالُّونَ الْمُكَذِّبُونَ |
| 52 |
Zakkum ağacının meyvesinden yiyeceksiniz elbet. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056052.mp3
|
لَآكِلُونَ مِن شَجَرٍ مِّن زَقُّومٍ |
| 53 |
Derken karınlar, dolup şişecek. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056053.mp3
|
فَمَالِؤُونَ مِنْهَا الْبُطُونَ |
| 54 |
Derken üstüne, kaynar su içeceksiniz. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056054.mp3
|
فَشَارِبُونَ عَلَيْهِ مِنَ الْحَمِيمِ |
| 55 |
Derken susuzluk illetine uğrayıp içecekiçecek de kanmayacaksınız. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056055.mp3
|
فَشَارِبُونَ شُرْبَ الْهِيمِ |
| 56 |
Budur ceza günü ziyafetleri. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056056.mp3
|
هَذَا نُزُلُهُمْ يَوْمَ الدِّينِ |
| 57 |
Biz yarattık sizi, hala mı gerçeklemezsiniz? |
/content/ayah/audio/hudhaify/056057.mp3
|
نَحْنُ خَلَقْنَاكُمْ فَلَوْلَا تُصَدِّقُونَ |
| 58 |
Görmez misiniz rahimlere döktüğüm bir katre suyu? |
/content/ayah/audio/hudhaify/056058.mp3
|
أَفَرَأَيْتُم مَّا تُمْنُونَ |
| 59 |
Siz mi yaratıyorsunuz onu, yoksa biz mi yaratmadayız? |
/content/ayah/audio/hudhaify/056059.mp3
|
أَأَنتُمْ تَخْلُقُونَهُ أَمْ نَحْنُ الْخَالِقُونَ |
| 60 |
Biz takdir ettik aranızda ölümü ve kimse geçemez önümüze bizim. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056060.mp3
|
نَحْنُ قَدَّرْنَا بَيْنَكُمُ الْمَوْتَ وَمَا نَحْنُ بِمَسْبُوقِينَ |
| 61 |
Sizin gibi bir topluluk yaratıp yerinize geçirmek istersek ve sizi de, bilmediğiniz bir şekle döndürmeyi dilersek. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056061.mp3
|
عَلَى أَن نُّبَدِّلَ أَمْثَالَكُمْ وَنُنشِئَكُمْ فِي مَا لَا تَعْلَمُونَ |
| 62 |
Ve andolsun ki ilk yaratılışı biliyorsunuz, biliyorsunuz da ne diye düşünmüyorsunuz? |
/content/ayah/audio/hudhaify/056062.mp3
|
وَلَقَدْ عَلِمْتُمُ النَّشْأَةَ الْأُولَى فَلَوْلَا تَذكَّرُونَ |
| 63 |
Görmez misiniz ektiğiniz tohumu? |
/content/ayah/audio/hudhaify/056063.mp3
|
أَفَرَأَيْتُم مَّا تَحْرُثُونَ |
| 64 |
Siz mi bitiriyorsunuz onu, yoksa biz mi bitirmedeyiz? |
/content/ayah/audio/hudhaify/056064.mp3
|
أَأَنتُمْ تَزْرَعُونَهُ أَمْ نَحْنُ الزَّارِعُونَ |
| 65 |
Dilersek elbette onu kurutup çerçöp haline getirirdik de şaşırırkalır, nadim olurdururdunuz. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056065.mp3
|
لَوْ نَشَاء لَجَعَلْنَاهُ حُطَامًا فَظَلْتُمْ تَفَكَّهُونَ |
| 66 |
Gerçekten de biz derdiniz, ziyan ettik. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056066.mp3
|
إِنَّا لَمُغْرَمُونَ |
| 67 |
Hayır, biz mahrum olduk. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056067.mp3
|
بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ |
| 68 |
Görmez misiniz içtiğiniz suyu? |
/content/ayah/audio/hudhaify/056068.mp3
|
أَفَرَأَيْتُمُ الْمَاء الَّذِي تَشْرَبُونَ |
| 69 |
Siz mi yağdırıyorsunuz onu buluttan, yoksa biz mi yağdırmadayız? |
/content/ayah/audio/hudhaify/056069.mp3
|
أَأَنتُمْ أَنزَلْتُمُوهُ مِنَ الْمُزْنِ أَمْ نَحْنُ الْمُنزِلُونَ |
| 70 |
Dileseydik onu tuzlu, acı bir su haline getirirdik, hala mı şükretmezsiniz? |
/content/ayah/audio/hudhaify/056070.mp3
|
لَوْ نَشَاء جَعَلْنَاهُ أُجَاجًا فَلَوْلَا تَشْكُرُونَ |
| 71 |
Görmez misiniz çakmakla çakıp yaktığınız ateşi? |
/content/ayah/audio/hudhaify/056071.mp3
|
أَفَرَأَيْتُمُ النَّارَ الَّتِي تُورُونَ |
| 72 |
Siz mi onun ağacını meydana getiriyorsunuz, yoksa biz mi meydana getirmedeyiz? |
/content/ayah/audio/hudhaify/056072.mp3
|
أَأَنتُمْ أَنشَأْتُمْ شَجَرَتَهَا أَمْ نَحْنُ الْمُنشِؤُونَ |
| 73 |
Biz onu, cehennem ateşini bir andırma ve çöllerde konup göçenlere bir fayda olarak halkettik. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056073.mp3
|
نَحْنُ جَعَلْنَاهَا تَذْكِرَةً وَمَتَاعًا لِّلْمُقْوِينَ |
| 74 |
Artık pek ulu Rabbinin adını anarak tenzih et onu. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056074.mp3
|
فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظِيمِ |
| 75 |
Andolsun yıldızların yerlerine. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056075.mp3
|
فَلَا أُقْسِمُ بِمَوَاقِعِ النُّجُومِ |
| 76 |
Ve şüphe yok ki bu, elbette pek büyük bir anttır bilseniz. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056076.mp3
|
وَإِنَّهُ لَقَسَمٌ لَّوْ تَعْلَمُونَ عَظِيمٌ |
| 77 |
Şüphe yok ki bu, pek güzel ve şerefli Kur'an'dır. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056077.mp3
|
إِنَّهُ لَقُرْآنٌ كَرِيمٌ |
| 78 |
Saklanmış bir kitapta. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056078.mp3
|
فِي كِتَابٍ مَّكْنُونٍ |
| 79 |
Ona, temiz olanlardan başkaları dokunamaz. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056079.mp3
|
لَّا يَمَسُّهُ إِلَّا الْمُطَهَّرُونَ |
| 80 |
Alemlerin Rabbinden indirilmiştir. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056080.mp3
|
تَنزِيلٌ مِّن رَّبِّ الْعَالَمِينَ |
| 81 |
Artık siz, bu sözü mü yalanlayacaksınız? |
/content/ayah/audio/hudhaify/056081.mp3
|
أَفَبِهَذَا الْحَدِيثِ أَنتُم مُّدْهِنُونَ |
| 82 |
Ve o kitaptan nasibiniz, yalnız onu yalanlamaktan ibaret mi olacak? |
/content/ayah/audio/hudhaify/056082.mp3
|
وَتَجْعَلُونَ رِزْقَكُمْ أَنَّكُمْ تُكَذِّبُونَ |
| 83 |
Hani can gırtlağa gelince. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056083.mp3
|
فَلَوْلَا إِذَا بَلَغَتِ الْحُلْقُومَ |
| 84 |
Siz de o sırada bakar durursunuz. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056084.mp3
|
وَأَنتُمْ حِينَئِذٍ تَنظُرُونَ |
| 85 |
Ve biz, ona sizden daha yakınız ve fakat göremezsiniz. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056085.mp3
|
وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنكُمْ وَلَكِن لَّا تُبْصِرُونَ |
| 86 |
İnanmıyorsanız, ceza görmeyeceğinizi sanıyorsanız. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056086.mp3
|
فَلَوْلَا إِن كُنتُمْ غَيْرَ مَدِينِينَ |
| 87 |
O gırtlağa gelen canı geri çevirin bakalım doğru söylüyorsanız. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056087.mp3
|
تَرْجِعُونَهَا إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ |
| 88 |
Artık o kişi yakınlaştırılanlardansa. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056088.mp3
|
فَأَمَّا إِن كَانَ مِنَ الْمُقَرَّبِينَ |
| 89 |
Artık ona huzur ve rahat ve rızık ve Naim cenneti. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056089.mp3
|
فَرَوْحٌ وَرَيْحَانٌ وَجَنَّةُ نَعِيمٍ |
| 90 |
Ve ama sağ taraf ehlindense. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056090.mp3
|
وَأَمَّا إِن كَانَ مِنَ أَصْحَابِ الْيَمِينِ |
| 91 |
Artık esenlik sana sağ taraf ehlinden. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056091.mp3
|
فَسَلَامٌ لَّكَ مِنْ أَصْحَابِ الْيَمِينِ |
| 92 |
Ve ama yalanlayan sapıklardansa. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056092.mp3
|
وَأَمَّا إِن كَانَ مِنَ الْمُكَذِّبِينَ الضَّالِّينَ |
| 93 |
Kaynar suyla ziyafet ona. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056093.mp3
|
فَنُزُلٌ مِّنْ حَمِيمٍ |
| 94 |
Ve cehenneme atılma. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056094.mp3
|
وَتَصْلِيَةُ جَحِيمٍ |
| 95 |
Şüphe yok ki bu, haktır, gerçeğin ta kendisidir. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056095.mp3
|
إِنَّ هَذَا لَهُوَ حَقُّ الْيَقِينِ |
| 96 |
Artık pek ulu Rabbinin adını anarak tenzih et onu. |
/content/ayah/audio/hudhaify/056096.mp3
|
فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظِيمِ |